Colin Todhunter: NATO ve ANAAKIM MEDYA

Colin Todhunter

Batı, İran’ın müttefiki Suriye’yi devirmek üzere istikrarsızlaştırma ve müdahale yönünde hareket ettiği için geçen sene Libya’daki olaylara ilişkin haberciliğe dönüp bakmaya değer. Zira bu aralar aynısının daha fazlasına hazırlıklı olmalıyız. BBC ve diğer ana akım medyanın Libya’daki çatışma üzerine haberciliği yüzkarası bir tek taraflılıktı. Medya ve özellikle BBC’nin en iyi şartlar ve zamanda bile öne çıkardığı sofu anlatısı düşünüldüğünde bu hiç şaşırtıcı değildir. Nitekim bu anlatı, Britanya hükümetinin ve NATO’nun aslında barbar bir dünyadaki uygarlaştırıcı güçler olduğunu ima eder.

Savaş zamanları sırasında bu anlatı çok daha rahatsız edici olur. Bir an için, Afrika Birliğinin (AU) “isyancıları” korumak ve daha sonra onları baskıcı bir rejimden “kurtarmak” için geçen sene İngiltere’deki sokak ayaklanmalarına karşılık olarak İngilizlerin iç ilişkilerine müdahale ettiği farklı bir dünya hayal edin. Afrika Birliği biraz baskıyla, BM’e Britanya üzerinde uçuşa yasak bölgeyi yürürlüğe koydurmayı başarmıştır. Daha sonra AU medyası, yozlaşmış Cameron rejimini devirmek için AU ülkeleri ya da onun başka yerlerdeki müttefikleri tarafından illegal bir şekilde silahlarla donatılan İngiliz “isyancıların” peşine takılır. Medya çatışmayı isyancıların bakış açısından anlatır, çatışmanın meşruluğunu ciddi bir şekilde sorgulamayı beceremez -aslında zımnen çatışmayı destekler- ve İngiliz Milletvekili David Cameron’u alaycı bir küçümsemeyle irrasyonel bir manyak olarak tasvir etmek için her söylenenin üzerine atlar.

Cameron ve yakın arkadaşları canlarını kurtarmak için kaçarken, AU ülkelerinin televizyon kanalları onların müptelası oldukları varlıklı yaşam tarzlarına dikkat çekmek için onun ve milyoner hükümet mensuplarının evinden görüntüler gösterir. Verilen mesaj şöyledir: Cameron ve nezaret ettikleri sistem aracılığıyla onun soyu, bu tür zenginliklerin hepsini sıradan İngiliz halkından çalmıştır. Son olarak, uçuşa yasak bölge politikası havadan bir ölüm seferberliği biçimini alırken, sebep olunan ölümler büyük ölçüde olduğundan az söylenir ya da önemsenmez.

AU’nun yerine NATO’yu, Cameron’un yerine Kaddafi’yi ve Britanya’nın yerine Libya’yı geçirdiğinizde, Britanya’daki ana akım medyanın kapıldığı iki yüzlülüğün fotoğrafıyla karşı karşıya kalırsınız. Bu medya, sokak ayaklanmalarına katılanları tamamen negatif bir bakış açısıyla tanımlayan ve ekonomiyi batıran tekelci zorbalığı ve adaletsiz zenginliği göklere çıkaran bir medyadır. Bununla birlikte mesele yurtdışındaki olaylara geldiğinde, işine geldiğinde ana akım medya mensuplarının hepsi şiddetli ayaklanmaları övmeye ve adaletsizliğe, zulme ve zenginlik içerisinde yaşayan liderlere ateş püskürmeye can atar.

“Objektiflik” cilasını sıyırdığınızda Libya’daki çatışmaya dair medyanın sicili ortaya çıkar. Yayıncılar çatışma öncesi ve sırasında Batılı özel güçlerin ve istihbarat birimlerinin rolüne odaklanmayı kaç defa ihmal etti ya da BM’nin Libya’ya silah yaptırımı ambargosuna rağmen Libyalı isyancılar silahlarını nereden alıyordu? Yayıncılar NATO’nun Libya’ya hukuki ve ahlaken saldırma hakkını kaç kere sorguladı? Yoğun NATO bombardımanı seferberliğinin teveccühü havadan bombalamayla Trablus’un tam ortasında Libyalı isyancılara yol açılırken, yayıncılar hedef sapmasını kaç kere sorguladı?

İtaatkar, etkisiz medya çoğu kez meselenin bütününün hukukiliği ya da doğruluğundan daha ziyade, bir o yana bir bu yana yuvarlandı, genel bir halk ayaklanması nosyonunu pazarladı ve yalnızca müdahale süreçlerine odaklanma eğiliminde oldu. Aynı şeyler şu anda Suriye’de cereyan ediyor.

Ana akım medyanın (tamamen olmasa da) büyük ölçüde görmezden gelinen gazete haberlerine (batılı ulusları ve Uluslararası Ceza Mahkemesini Libya’da “uluslararası hukuku ihlal etmekle” suçlayan 200 önde gelen Afrikalı şahısın haberine) odaklanması iyi bir fikir olabilir. Johannesburg Üniversitesi’nden profesör Chris Landsberg’e göre, siyaseti militarize etme, askeri hareketi meşrulaştırma ve rejim değişimini etkilemek için BM suiistimal edildi. Landsberg, BM’nin NATO’ya bu şekilde dışarıdan askeri hareket tedarik etmesinin eşi benzerinin olmadığını söylüyor ve Uluslararası Ceza Mahkemesini NATO’yu “uluslararası hukuku ihlal etmekten” ötürü soruşturmaya davet ediyor.

Birçok sıradan insan “haber” için ana akım kaynaklara bel bağlar. Nitekim bu medya zaman zaman petrole dair kısa bir dokundurmanın dışında, kendi halkını ezen deli bir adamdan iktidarı alma meselesi olduğu için NATO’nun Libya’ya karışmasının tamamen meşru olduğu fikrini yaymıştır. Sıradan halkın kötü durumunu önemseyen Batı’yı seviniz! Batıyı yöneten zengin ve güçlü korporasyonlar kendi nüfuslarına karşı tam bir nefret içerisindedir; uzak yerlerdekileri kafaya bile takmayın.

Libya ve şimdi de Suriye’deki çatışmanın tasvirinde Batı istihbaratı ve özel güçlerinin Libya ve Suriye’ye müdahil olması üzerine bir haberciliğin olmaması, mütemadiyen “tarafsız” ve “özgür” olmakla övünen medyanın ne kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesidir. Bu aynı zamanda, emperyalist niyetleri gizlemek için düpedüz “insani müdahalecilik” yalanı altında, rejimleri devirme gerekliliği konusunda kendi halkını da aralıksız bir şekilde kandırmaya kalkışan batı “demokrasi”nin de ne kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesi olmuştur.

İng. Çeviren: Güvencesiz Çevirmen

Bu yazı ORTADOĞU içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın